
HİKAYEMİZ
BAŞLANGIÇ
Büyükbabamız Adem Aktaş, çalışma hayatına dönemin büyük firmalarında muhasebeci olarak başlamıştı. Girişimci ruhu sayesinde (berber dükkanı açmışlığı da var ama onu başka zaman anlatırız :) ), 1957’de kendi muhasebe bürosu Ak-İş Muhasebe'yi kurmuştu. Gündüzleri Mensucat Santral’deki işine devam edip, geceleri de kendi bürosunda çalışıyordu. Bir süre sonra işinden ayrılıp bütün zamanını kendi şirketine ayırmaya başlamıştı. Ak-İş Muhasebe 90'ların başına kadar faal kalıp, sonrasında teneke kutu işine yoğunlaşmak için kapatılacaktı.
Müşterilerinden biri olan Münir Akkoyun, çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra 1964'de kendi firmasını kuran bir teneke kutu ustasıydı. Kendisinin müşterileri vardı ancak işi büyütmek için sermayesi yoktu. Bir süre görüştükten sonra Adem Aktaş, bankadan kredi alıp, Münir Akkoyun ile ortak olmuş ve Amir Teneke Kutu Sanayi 1968'de Türkiye'nin o dönemki metal ambalaj merkezi Eminönü'nde kurulmuştu. Ailemizin sektöre girişi olan Amir, ismini de ortakların isimlerinin birleşiminden almıştı.

Adem Aktaş, kayınbiraderi Arif Sunar ve muhasebe çalışanları, 1962
AMİR TENEKE KUTU SANAYİ
Amir, bir iş hanının 150 m2'lik bodrumunda faaliyet gösteriyordu ve aşağı yukarı 15 çalışanı bulunan bir üretim hattı vardı. Bodrum katta olduğu için, hammadde geldiğinde, çalışanlar hanın girişinden alt kattaki dükkana kadar sıralanıp, elden ele taşırlardı.
Birkaç basit makine bulunan üretim hattında boyadan, oto macuna ve hatta süt tozuna kadar çok çeşitli sektörlere kutu üretiliyordu. Üretilen kutular tahta sandıklara yerleştiriliyordu. Civardaki bazı sokaklar kamyon geçemeyecek kadar dar olduğu için oralara sevkiyatlar at arabalarıyla yapılıyordu. Aynı haftanın Cuma günleri de müşterilerden ödeme alınıyordu. Maddi sıkıntı söz konusu olduğundan, her hafta ödeme alınması çok önemliydi.
Amir'in ilk senesinde dönemin en büyük boya fabrikalarından biri olan ÇBS ile çalışılmaya başlanmıştı. Bu çok büyük bir adımdı ve ÇBS ile uzun seneler çalışılacaktı.
Birkaç sene sonra iki ortak arasında anlaşmazlıklar çıkmaya başlamıştı. Munir Akkoyun, hisselerini Adem Aktaş’a satıp, beraber çalıştığı oğlu ile şirketten ayrılmıştı. Yakınlarda bir dükkan açıp ve yeni makineler alıp çalışmaya devam etmişti. Duyduğumuza göre vefatından sonra oğlu dükkanı makinelerle beraber kiraya vermiş. Akabinde makineleri de satıp meslekten ayrılmış.

Ak-İş yazıhane, 1973

Adem Aktaş ve ortağı Münir Akkoyun, 1974

Gazete ilanı, 1970
TEKSAN TENEKE KUTU
Büyükbabamızın hayalinde küçük ve orta ölçekli üreticilerin bir araya geldiği bir kooperatif vardı. Hammadde alımı, baskı tesisi kurma, iş paylaşımı ve hatta arsa alıp fabrika inşa etmek gibi işleri beraber yapabileceklerdi. Sektörden tanıdığı bazı kişiler de bunun bir parçası olmak istemiş ve 1975'de Teksankop İstanbul Teneke, Teneke Kutu ve Ambalaj Kooperatifi kurulmuştu. Bu aynı zamanda Teksan'ın temelini oluşturacaktı.
Sektör adına çok büyük bir gelişmeydi ve ilk olarak Çaykur ihalesine girilmişti. Adetler yüksek, koşullar zor ve de düşük olan fiyat ihale süresi boyunca sabitti.
İhale kazanılmış ama kooperatif üyeleri fikir değiştirmişti. Projeye girmek istemiyorlardı. Adem Aktaş kutuları üretebilmek için üyelerden Şaban Silan ile 1976’da ortaklaşa Teksan'ı kurup, kooperatif çatısı altında üretime hazırlanmışlardı. Ancak üretim başlamadan hammadde fiyatları ciddi şekilde yükselmişti. Şaban Silan ve kooperatifin müdürü fiyatlarla ilgili görüşmek ve destek almak için Ereğli Demir Çelik’e gitmiş fakat dönüş yolunda bir kaza geçirip vefat etmişlerdi. Çok zor bir başlangıç olmuştu.
Hammadde fiyatlarının artışı ile ihalede çok ciddi zarar etmeye başlamıştık. Herhalde ekonomik anlamda geçirdiğimiz en zor dönemdi. Ailemizin neredeyse bütün bireyleri destek olmak için üretimde çalışıp, ihaleyi bitirmemize yardım etmişlerdi.

Milli Ekonomi ve Ziraat Dergisi kapağı, 1972
SONRASI
İhale sonrasında Teksan faaliyetini durdurmuştu ve Amir de Teksan'ın dükkanına taşınmıştı. Ekibimiz kuvvetliydi ama olanların üstesinden gelebilmek için zamana ihtiyaç vardı. 1980’lerde büyükbabamızın kardeşi Kazım Aktaş ve ileride üretim müdürü olacak yeğeni İlker Aktaş da 1970'lerde şirkete katılmıştı.
1982 senesinde Adem Aktaş kalp krizi geçirdi. Çok şükür ki birşey olmadan atlattı. Ancak kendi ayakları üzerinde durabileceklerinden emin olmak için, henüz hayattayken, şirketi senelerdir beraber çalıştığı oğlu İlhan ve büyük kızı Tülhan'a devretmeye karar vermişti.

A.İlhan Aktaş ve İlker Aktaş, İstanbul Tüyap Fuarı, 1987
GEÇİŞ DÖNEMİ
Halamız Tülhan Atılgan, muhasebe ve finansla uğraşırken, babamız İlhan Aktaş da hem üretim hem de satışla ilgileniyordu. 1987 Teksan için önemli bir seneydi. İlk baskı hattımız alınmıştı. Yerimiz yetmediği için, İstanbul'un Anadolu yakasında bir bina kiralanmıştı ve işi bilen yeni personel şirkete alınmıştı. 5 senelik bir süre içerisinde de bütün üretim bu binaya taşınacaktı. En son olarak muhasebe bürosu da kapatılıp, Karaköy'deki ofis yeni binaya taşınmıştı. Küçük halamız Nilhan Aktaş ise 10 sene boyunca Bağ-Kur'da çalıştıktan sonra şirkete katılmıştı.
Herşey yolundaydı. Siparişler artıyor ve kapasite artırılıyordu. Kendimiz dışında başka üreticilere de fason baskı yapıyorduk ve işin bu kısmı babamız İlhan Aktaş’ın çok hoşuna gitmişti. Artan talebi karşılamak için 1990'ların sonunda bir lak hattı ve bir baskı hattı satın alınmıştı. İşler birkaç sene daha iyi gittikten sonra ne yazık ki 2001 krizi çıktı. Aynı dönemde hem en büyük müşterimiz maddi sıkıntıya girmiş, hem de plastik ambalaj, bizim pazarımızdan ciddi şekilde pay almaya başlamıştı. Maddi kaybımız çok büyüktü. Önümüzdeki seneler işlerin yavaşlaması ve rekabetin kızışmasıyla çok sıkıntılı geçecekti.

Nilhan Aktaş , A.İlhan Aktaş ve Z.Tülhan Atılgan (Aktaş), 1968
TORUNLAR
İlhan Aktaş’ın iki çocuğundan büyüğü olan ben Gökhan, yurtdışında satış müdürlüğü yapıyordum. Ağustos 2005'de bir Cumartesi günü Türkiye'ye geri dönüş yapıp, Pazartesi günü Teksan'da işbaşı yapmıştım. Kızkardeşim Zeynep ise bir sene sonra, Sistem Mühendisliği'nden mezun olup, şirkete girmişti. O daha çok tasarım ve ofset baskı ile ilgilenirken, ben de satışları artırmaya çalışıp, Avrupa pazarına girmeye çalışıyordum. Tam bir sene uğraştıktan sonra ilk ihracatımızı Romanya'ya yapmıştık. Daha sonra yurtdışı siparişleri birer birer gelmeye başladı. İhracat yavaş büyüyordu ama umut vericiydi.
2008’deki global kriz ile beraber işler bir anda durmuştu. Krizin etkilerini silmek için sonraki birkaç sene gece gündüz çalışmamız gerekmişti. Küresel ekonominin artık eskisi gibi olmayacağını da anlamıştık. Hızlı büyüyen yerine, kriz atlatabilen bir şirket olmak bizim için daha önemli bir hale gelmişti. Bunu hedefimiz haline getirdik.
Bugün hem çok çeşitli hem de her büyüklükte müşterimiz var. Ürünlerimizi 30'dan fazla ülkeye yolluyoruz. Ürettiğimiz kutular hem yerel hem uluslararası ödüller alıyor. Bazı makinelerimizi kendimiz üretiyoruz. Hala zorlandığımız şeyler karşımıza çıkıyor ancak biz zoru seviyoruz. Bu sayede kendimizi geliştirebiliyoruz.

Zeynep ve Gökhan, 1985
SON SÖZ
Büyükbabamız Adem Aktaş sektöre 50 sene önce girdi. Neredeyse ailemizin bütün üyeleri burada çalıştığı gibi, halen ikinci ve üçüncü nesiller bir arada çalışıyor. Hatta hala bütün aile bireylerimizle çalışmış olan personelimiz var. Aile, bizim gücümüzü aldığımız ortak değerimiz.
Bu serüven bizi 50 senelik deneyim, aile geleneği ve küçük firma esnekliğini bir arada sunabildiğimiz bir noktaya getirdi. Bizi farklı ve tercih edilir kılan da bu.
Sırada iki yaşındaki kızım Elif var. Aylarca içinde demir para olan bir teneke kutuyla oynadığına göre, metal ambalaj onun da kanında olabilir.
İşte bu, teneke kutunun ailemizde nasıl bir gelenek haline geldiğinin hikayesi. Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederiz.